“Eğer antika arabalara meraklıysanız bu oyunu mutlaka oynayın” şeklindeki, yazının son cümlesi olarak kullanabileceğim bir cümleyi tam tersine ilk cümle olarak kullanıyorum ki, gerçekten öyleyseniz bu yazı sizin için daha cazip bir hale gelsin.
Street Rod’da amacımız çoğu araba oyununda olduğu gibi para kazanmak ve kazandığımız bu parayla yeni arabalar almak. Oyuna başlarken cebimizde bir miktar paramız ve evimizin yan tarafında da boş bir garajımız oluyor ki bu garajı dolduralım. Garaj ekranı oyuna yön verdiğimiz ve oyunun ana menüsü diyebileceğimiz bir ekran. Peki garaj ekranında neler yapabiliyoruz:
Yerde duran gazetenin üzerine tıklayarak gazetedeki satılık araba ilanlarına ve araba aksamlarına bakabiliyor ve satın alabiliyoruz. Arabamızın rengi değiştirmeye yarayan bir boya spreyi yine yerde duruyor. Hemen onun yanında bir kriko var ki aracımızın lastiklerini kolayca değiştirebilelim. Yine duvarda bulunan takvimden oyunun bitmesine kaç gün kaldığını görebiliyoruz. (Evet oyunun en sevmediğim yanı bu. Belli bir gün sayısından sonra oyun bitiyor.) Yukarıda bulunan saate tıklayarak da oyunu kaydedebiliyor, yeni oyuna başlayabiliyor ve çeşitli oyun ayarlarını değiştirebiliyoruz. Rafta bulunan radyodan da müziği kapatıp açabiliyoruz ve benzin pompasına tıklarsak doğruca benzinciye gidiyoruz.
Şimdi gazetenin üzerine tıklayıp bir araba satın alalım. Burada eğer paramız yetiyorsa yeni bir araba yok yetmiyorsa kullanılmış bir araba alabiliyoruz. Üzerine tıkladığımız arabanın resmini görebiliyoruz. Eğer arabayı satın alırsak arabamız sol taraftan garaja giriş yapıyor. Aracımıza her türlü parçayı ihtiyacımız ve paramız olduğunda gazeteye tıklayarak alabiliyoruz. Parça alırken dikkat etmemiz gereken parçanın aracımızla uyumlu olması. Bu zaten alacağımız parçanın bilgilerinde yazıyor. Eğer buna dikkat etmezsek parça elimizde kalıyor ve aldığımızdan daha düşük bir fiyata satmak zorunda kalıyoruz. Aracın parçalarını bizzat kendimiz değiştiriyoruz. Aracın kaputuna tıkladığımızda ekrana aracımızın motoru geliyor. Yeni aldığımız parçayı elimizdeki tornavidayla motora monte ediyoruz. Aynı şekilde araçta fiziksel değişikliklerde yapabiliyoruz. Örneğin tavanı alçaltıp yükseltebiliyor ya da ön ve arka tamponları çıkartabiliyoruz. (Oyunu cazip kılan özellikler de zaten bunlar)
Madem bir araba aldık o zaman yarışalım. Garaj kapısına, yani ekranın sol tarafına tıkladığımızda bir anda yarış olayına giriyoruz. (Hit the Street yani…) Arabımzın camından bakarken rakiplerimiz tek tek önümüzden geçiyorlar. Gözümüze kestirdiğimiz bir tanesine yarış teklifinde bulunuyoruz. Kazananın da ne kadar alacağını belirliyoruz. Burada ortaya aracımızı da koyabiliyoruz. Eğer rakibimizde kabul ederse yarışa başlıyoruz. Ama rakibimiz sizi küçük görmüşse bazen bizimle yarışmayı kabul etmeyebiliyor. Burada biraz ısrarcı olmalıyız.
Gelelim yarışa. Rakibimizle yan yana başlıyoruz yarışa ve kimin arabası daha iyiyse o birinci olup paraları alıyor. Aslında oyunun amacı da bu. Yarışları kazanıp mümkün olduğunca arabaya sahip olmak. (Yoksa yarışları kazanıp mümkün olduğunca çok paraya sahip olmak mıydı? Bu size kalmış… 🙂
Oyunda görebileceğimiz en yeni ve en pahalı araba 1969 model. Diğer bütün arabalar bu tarihten önceki yılların arabaları. Markaları saymaya gerek yok herhalde… Chavrolet, Ford vb. gibi bir çok marka oyunda var.
Oyun grafik olarak çok güzel. Özellikle araba modellemelerine çok özen gösterildiği belli. Ama aynı şeyleri sesler için söyleyemem. Araba sesleri oldukça basit ve cılız kalmış. Arka planda çalan müzik araba hareket haline geçtiğinde kesiliyor. Araba durduğunda tekrar devam ediyor. Özellikle araba garaja girer-çıkarken.
SONUÇ : Yazımın girişinde yazdığım cümleyi tekrar etmiyorum. Ona ilave olarak çok keyifli bir oyun olduğunu ve keşke her şeyi belli bir tarih arasında yapmak zorunda olmasaydık diyorum. Oyunu bir tarihle neden kısıtladıklarını da anlamıyorum. Her şeye rağmen oynamaya değer.
Bir yanıt bırakın