Yine dos oyunları arasında bır efsane halıne gelmiş bir oyunun incelemesiyle karşınızdayız. Blackthorne’da karanlık mağaraların içinde acımasız yaratıklara karşı halkımızın özgürlüğü için savaşıyoruz. En azından oyunun başındaki introdan ben bunları anladım. Ama malesef bu savaşta yalnızız…
Oyunun konusu kısaca yukarıda değindiğim gibi. Kralımız bizi halkımızı özgürlüğe kavuşturmamız için seçiyor ve yaratıkların ve tutsakların bulunduğu karanlık dehlizlere gidiyoruz. Karşılaştığımız bir kölenin dediği gibi biz yıllardır beklenen “Chosen One” yani seçilmiş kişiyiz. Oyun oldukça uzun. Bir platform oyunundan beklenen de budur zaten. Ayrıca oyun bana göre bitirilemeyen bir oyun. Neden böyle dediğimi size yazının ilerleyen bölümlerinde açıklayacağım. Oyunda onlarca belki de yüzlerce bölüm var. Her bölümü bitirdiğimizde kaldığımız yerden devam edebilmemiz bir şifre alıyoruz. Oyuna başlarken kalın bir şifre defteri edinmenizde fayda var. Oyunda ilerledikçe değişik silahlar edinebiliyoruz. Bununla bağlantılı olarak da düşmanlarımız da güçleniyor tabii ki. İlk başta ise elimizde karakterimizle özdeşleşmiş olan bir pompalı tüfek var.
Oyunun kontrolleri oldukça başarılı. Karakterimize her istediğimizi yaptırabiliyoruz. İlk başlarda biraz yavaş gelse de zamanla alışacağınıza eminim. Tuşlardan bahsetmek gerekirse oyun yön tuşlarıyla oynanıyor. Space tuşuyla ateş edebiliyoruz. S tuşu silahımızı çıkartıp gizlememize yarıyor. D tuşuyla baktığımız yönün tersine Terminatörvari bir şekilde ateş edebiliyoruz. F tuşu ise uzun mesafeli atlayış yapmamıza olanak sağlıyor. Elimizde silah yokken aynı tuşların değişik işlevleri oluyor. Örneğin D tuşuna basarak karakterimizin koşmasını sağlayabiliyoruz. Ekranın sol tarafında ise bir Inventory kısmı var. Burada elimizde bulunan nesneleri görebiliyoruz. Page Up ve Page Down ile nesneler arasında geçiş yapabilir, E tuşuyla da onları kullanabiliriz.
Oyunda mağaralarda gezerken çok sayıda tutsakla karşılaşıyoruz. Sakın onlara ateş edip öldürmeyin. Çünkü bazen size çok önemli bilgiler bazen de gerekli bazı nesneler verebiliyorlar. Üzerlerine gelip Üst yön tuşuna basarak onlarla konuşabilirsiniz. Onlarla konuştuktan sonra onlara istediğinizi yapabilirsiniz. Zira ilk oynadığımda biraz katliam yapıp rahatlamak çok hoşuma giderdi. Ama hepinizin bildiği gibi bunlar yanlış şeyler tabi…
Sesler ve grafikler oldukça başarılı yapılmış. Mağralardaki gölgelendirmeler de zaten bunu bize gösterebiliyor. Ses konusunda aynı şeyleri söyleyebiliyoruz. Özellikle pompalımızı doldururken çıkan ses bizi oldukça motive ediyor. Oyun boyunca ise fonda ortamlara uygun müzikler çalıyor. DOSBox’ın bize sağladığı nimetlerle hiçbirinde bir sorun yaşamadan gayet kaliteli bir oyun oynayabiliyoruz.
Sonuç oalrak oyunu oynayarak kalitesini daha iyi görmüş olacaksınız. Unutmadan bu oyuna neden bitirilemez dediğimi söyliyeyim. Bu oyunu ilk çektirmeye gittiğimde ki bu 90’lı yılların ortalarına denk geliyor olması lazım, o sıralar platform oyunlarında gösterdiğim üstün başarılardan dolayı bilgisayarcı abimizden bitmeyen bir oyun istemiştim. Bunu duyanlar bulundukları yerde zeminle bütünleşerek gülseler de ne demek istediğimi iyi anlatmış olmalıyım ki bana bu oyunu önerdiler. Gerçekten bitirilmesi oldukça güç bir oyun. Hepinize kolay gelsin. İyi oyunlar…
Bir yanıt bırakın